Dünyanın 7 Harikası

1-Giza Piramidi

Genel kanı, Gize piramitlerinin üçünün de 7 Harika kapsamına alındığıdır ama belirtilen piramit, 4. Hanedan’dan Mısır Firavunu Khufu‘nun, bilimsel saptamalara göre anıt-mezar olarak MÖ 2560’da yaptırdığı, Büyük Piramit’tir. Geleneksel olarak piramit yapımı Eski Mısır’da bir “platform-mastaba” kültürünün ürünüdür ve kraliyet için yapılır. Daha sonraları, sayısız yığma Mastaba yapılmıştır. İlk piramitlerin en iyi örneği ünlü mimar İmhotep tarafından yapılan Zoser Piramidi‘dir. Bilimsel verilere göre, Büyük Piramit 20 yılda yapılmıştır; Önce bir kent yapılmış, taş blokları taşınmış ve yığılmıştır. Yüzeyin düzleştirilmesi için uzun zaman çalışıldığı sanılıyor. Ama taş blokların nasıl yerleştirildiği henüz anlaşılmış değil, çeşitli kuramlar üretiliyor; Bir kurama göre yapılan spiral bir rampaya çıkarılan taş bloklar üst üste konuluyordu. Rampa çamur kaplanıyor, sulanıyor ve taş bloklar itilerek kaydırılabiliyordu. Bir diğer kurama göre, taş bloklar dev manivelalarla kaldırılıyordu. Napolyon, 1798’de Mısır’a girdiğinde piramitlerin önünde askerlerine; “Askerler, piramitlerin tepesinden 40 yüzyıl bize bakıyor” demişti.

Büyük Piramit, 145,75 metreydi ama şimdi 10 metresini kaybettiği kabul ediliyor. 43 yüzyıl boyunca dünyanın en yüksek yapısıydı, ancak 19. yüzyılda geçilebildi. Yüzeyi yumuşak ve düzleştirilmiş taşlarla kaplıydı, kalıntısı hala görülebilmektedir. Eğimi 54 derece 54 dakikadır. Tabanının dörtkenarı tam ölçüldüğünde ve yönleri belirlendiğinde kusursuzdur. Taban köşelerinin birleştirilmesiyle tam bir kare elde edilir, her kenarı 229 metredir ve kenar uzunlukları arasında maksimum hata oranı şaşırtıcı bir şekilde % 0.1 bile değildir. Piramidin, her biri birkaç ton ağırlığında olan iki milyon taş bloktan yapıldığı sanılıyor. Eğer üç piramidin taşları yan yana dizilirse, tüm Fransa’yı çevreleyecek 3 metre yüksekliğinde ve 30.48 santimetre kalınlığında bir duvar yapılabilir. Büyük piramit, Roma’daki St.Peter, Floransa Milanove, Londra’daki Westminster ile St.Paul Katedralleri’nin tümünü yan yana koyarsanız kapladıkları yeri tamamen dolduracaktır. Geçmişe göre artık piramitler için yeni kuramlar geliştiriliyor; Astronomik bir gözlemevi, özel bir inanç için tapınak, bilinmeyen çok eski bir uygarlığın yaptığı geometrik yapı, dünya dışı canlılar tarafından yapılan özel amaçlı bir yer…Hangisi olursa olsun, bugün dev piramit ve yanındaki iki benzeri, ilk bakıldığında ölümden sonraki yaşama doğru yapılacak mistik yolculuğun simgesi ve anısı olarak Nil‘in batı yakasında gizem bulutları arasında duruyorlar.

Belçika asıllı mühendis ve piramit araştırmacısı Robert Bauval, Keops (diğer adlarıyla Khufu), Kefren(Khafra) ve Mikerinos (Menkaura) piramitlerinin dizilişleri ile ilgili olarak gerçekten önemli bir keşifte bulunmuş ve Orion takımyıldızının kemer yıldızları olan AlnilamAlnitak ve Mintaka yıldızlarının gökteki konumunun söz konusu piramitlerin dizilişinin izdüşümü olduğunu bulmuştur. Bu üç piramit Orion takımyıldızını işaret etmektedir ve üç piramit de peş peşe kral olan kendi adlarıyla anılan Khufu, Khafra ve Menkaura tarafından yaptırılmışlardır.

Ayrıca Gize piramitlerini öbürlerinden ayıran farkların başında içlerinde yazı bulunmaması ve nasıl yapıldıklarının hala çözüme ulaşmamasıdır. Piramitler yalnızca Mısır’a özgü de değildir. Güney Amerika kökenli Maya ve Aztekler de piramitler yapmışlardır. Piramitlerin gökyüzünü incelemek amaçlı yapıldığı da zannedilmektedir.

2-Babil’in Asma Bahçeleri

Helen kültürü tarafından listelenen Antik Dünyanın Yedi Harikasından biriydi. Çamur tuğlalardan inşa edilmiş büyük yeşil bir dağa benzeyen çok çeşitli ağaçlar, çalılar ve asmalar içeren artan bir dizi bahçe ile dikkate değer bir mühendislik başarısı olarak tanımlandılar. Bahçelerin Irak’ın Babil eyaletine bağlı Hille yakınlarındaki antik Babil kentinde inşa edildiği söyleniyor. Asma Bahçeler’in adı Grekçe: κρεμαστός; yükseğe asılı) kelimesinden türetilmiştir. “Asma” kelimesinden daha geniş bir anlama sahip olan ve teras gibi yükseltilmiş bir yapı üzerine dikilen ağaçları ifade eder.

Bir efsaneye göre, Asma Bahçeler, Yeni Babil Kralı II. Nebukadnezar (MÖ 605 ile 562 yılları arasında hüküm süren) tarafından, Orta Çağ’daki eşi Kraliçe Amytis için İnsanlık Harikası olarak bilinen büyük bir sarayın yanına inşa edildi. Çünkü O memleketinin yeşil tepeleri ve vadileri olan memleketini özlüyordu. Bu, MÖ 290’da yazan Babilli rahip Berossus tarafından onaylandı, daha sonra Josephus tarafından aktarılan bir açıklamadır. Asma Bahçeler’in yapımı da efsanevi kraliçe Semiramis’e de atfedilmiş ve alternatif bir isim olarak Semiramis’in Asma Bahçeleri denilmiştir.

Bahçeler, Antik dünyanın Yedi Harikasından yeri kesin olarak belirlenmemiş tek yerdir.[6] Babil metinleri Bahçelerden bahsetmez ve Babil’de kesin bir arkeolojik kanıt bulunamamıştır. Bunu açıklamak için üç teori öne sürülmüştür: Birincisi, bunların tamamen mitsel oldukları ve eski Yunan ve Roma yazılarında bulunan tasvirlerin (StraboDiodorus Siculus ve Quintus Curtius Rufus’unkiler dahil) romantik bir doğu bahçesi idealini temsil ettiği; İkincisi, Babil’de var oldukları, ancak MS birinci yüzyılda gibi bir zamanda yok edildikleri; ve Üçüncüsü, efsanenin Asur Kralı Sanherib’in (MÖ 704-681) başkenti Ninova’da Dicle Nehri üzerinde, modern Musul kenti yakınlarında inşa ettiği iyi belgelenmiş bir bahçeye atıfta bulunulduğu varsayımı.

3-Olympia’daki Zeus Heykeli

Zeus heykeli, M.Ö. 456 yılında Olimpos Dağı‘nda inşâ edilen Zeus Tapınağı için Fidias tarafından yapılan ve tanrı Zeus‘u oturur hâlde betimleyen devasa bir heykeldi. Fidias’ın M.Ö. 438 ile 430 yılları arasında yaptığı tahmin edilen 13 metre yüksekliğindeki görkemli eseri “Dünyanın Yedi Harikası” arasındadır.

Heykel altın ve fildişinden imâl edilmiştir. Zeus’un oturduğu taht, abanoz ağacından yapılmış, altın, fildişi ve değerli taşlardan kakmalar ile süslü hâliyle heykelin kendisinden daha etkileyiciydi. Heykel, Zeus’u sağ elinde zafer tanrıçası Nike ile, sol elinde ise değerli metallerden süslemeler ve bir kartal kakması ile bezeli bir asa tutarken betimlenmekteydi.

Zeus Tapınağının içinde bulunan heykel, tapınağa ancak sığabiliyordu, hatta oturur vaziyette tasvir edilen Zeus, ayağa kalksa tapınağın tavanı yıkılacakmış gibi duruyordu.” Üzerinde, Yunan tanrılarının ve sfenks gibi mistik hayvanlar figürleri yer alıyordu. Heykelin derisi fildişinden, sakalı, saçları ve elbisesi altındandı. Karanlık bir koridordan geçilerek görülebildiği için, parlak fildişi, insanların gözünü alıyor ve derinden etkiliyordu.

Olimpiyat oyunları, 391 yılında Theodosius tarafından putperestlik gerekçesiyle yasaklanınca Zeus Tapınağı da ziyaretten men edildi. “Dünyanın Yedi Harikası” arasında sayılan heykel, Atina‘nın ileri gelenleri tarafından, yeni kurulan Konstantinopolis‘e taşındı ve orada da 462 yılındaki büyük yangında yok oldu.

Olimpos’ta 1829’da Fransızlar tarafından burada bulunan heykele ait bazı parçalar Paris‘te Louvre Müzesi‘nde sergilenmektedir.

ZeusYunan mitolojisinde en güçlü ve önemli tanrıdır. Gökyüzü ve şimşek tanrısı olarak da geçmektedir.

4-Efes’teki Artemis Tapınağı

aynı zamanda Diana Tapınağı olarak da bilinir. Tanrıça Artemis‘e ithaf edilmiş tapınak Efes‘te Milattan önce 550 yıllarında tamamlanmıştır. Tapınak tamamen mermerden inşa edilmiştir. Dünyanın yedi harikasından biri sayılan tapınaktan geriye bugün sadece bir iki mermer parçası kalmıştır. Türkiye’deki antik kent Selçuk İzmir’de bulunmaktadır.

Tapınak Lidya Kralı Kroisos tarafından başlatılmış 120 senelik bir projenin eseridir. Dünyanın yedi harikasını derleyen Sidon’lu Antipater tapınağı şöyle tarif etmiştir.Mağrur Babil’in üstünde savaş arabaları için yol olan duvarını ve Alpheus’taki Zeus heykelini ve asma bahçeleri gördüm ve Güneşin kolosusunu ve yüksek piramitlerin devasa işçiliğini ve Mausolos’un engin mezarını; ama Artemis’in bulutlar üzerine kurulmuş evini gördüğümde diğer tüm harikalar parlaklıklarını kaybetti ve dedim ki “İşte! Olimpus’un dışında, Güneş hiç bu kadar büyük bir şeye bakmadı. (Antipater, Yunan Antolojisi [IX.58])

Bizanslı Philon ise tapınak için şunları yazmıştır: Kadim Babillilerin kudretli işçiliğini ve Mausoleus’un mezarını gördüm. Ama bulutlara doğru yükselen Efes’teki tapınağı gördüğümde, diğerlerinin tümü gölgede kalmıştı

apınağın üç evreden oluştuğu sanılmaktadır. A evresi Artemisium olarak adlandırılan tapınaktan önce orada yaklaşık MÖ 7. yüzyılda yapılmış bir sunaktır. B evresi daha sonra bunun üzerine yapılmış olan tapınak, C evresi ise yangından sonra yapılan restorasyondur.

Tapınağın içi ve içindeki sanat hakkındaki tanımlamaların ve hemen hepsi tarihçi Plynus’un anlattıklarına dayanmaktadır. Pliny tapınağı 115 metre uzunluğunda ve 55 metre eninde neredeyse tamamen mermerdenolarak tanımlamıştır. Tapınak her biri 18 metre olan 127 İyonik stilde kolondan oluşmaktadır.

Artemis Tapınağı içinde birçok sanat eseri vardı. Ünlü Yunan heykeltıraşlar Polyclitus, Pheidias, Cresilas, ve Phradmon tarafından yapılmış heykellerle, tablolarla ve altın ve gümüşle bezenmiş kolonlarla donatılmıştı. Sanatçılar en güzel heykeli yaratmak için birbirleri ile yarışırlardı. Bu heykellerin büyük çoğunluğu Efes şehrini kurduğu söylenen Amazonlar’ın heykelleridir.

Pliny ayrıca, Mausolos’un mozolesi üzerinde de çalışan Scopas’ın tapınağın kolonlarındaki kabartmaları oyduğunu söyler.

Atinalı Athenagoras, Efes’teki baş Artemis heykelinin yaratıcısı olarak Daedalus’un öğrencisi Endoeus ‘un ismini vermiştir.

5-Halikarnas Mozolesi

Halikarnas Mozolesi (ya da Mausoleion), Kral Mausolos adına karısı ve kız kardeşi Artemisia(en) tarafından Halikarnassos‘ta yaptırılmış, Dünyanın Yedi Harikası‘ndan biri sayılan, kolonlarıyla Yunan mimarisini, piramit şeklindeki çatısıyla da Mısır mimarisini andıran oldukça büyük boyutlardaki mezar. Bu öneminden dolayı kendinden sonra gelen, aynı stildeki tüm yapılara mozole denmiştir.

Mozole alanı bugün açık hava müzesi olarak düzenlenmiştir. İçeri girildiğinde sağda Bodrum tipi bir ev görülmektedir. Solda görülen uzun yapı içinde Mausoleion’la ilgili kabartmalar, maket ve bazı çizimlerle yapıya ait mimari parçalar sergilenmektedir.

Antik yazarlar yapının mimarının Pytheos olduğunu kaydetmektedir. Ayrıca Satyros‘un adı da geçmektedir. Vitruvius, MÖ 4. yüzyılın en önemli dört heykeltıraşının bu yapıda çalıştığını kaydetmiştir. Doğuda Skopas, batıda Leokhares, kuzeyde Bryaksis, güneyde Timotheos çalışmıştır. Bryaksis, Karyalı bir sanatçıdır. Diğer sanatçılar Yunanistan’dan getirilmiştir. Dört atlı arabayı Mimar Pytheos’un yaptığı söylenmektedir. Karya satrabı Mausolos, kendi yönetimi zamanında muhtemelen MÖ 355‘te yapıya başlamıştır. Onun ölümünden sonra (MÖ 353) karısı, aynı zamanda kız kardeşi Artemeisia anıtın yapımını sürdürmüş; onun da ölümünden sonra (MÖ 351) Mausolos’un diğer kardeşleri inşaata devam etmişlerdir. Muhtemelen, inşaat MÖ 340‘ta Piksodaros‘la Ada arasındaki satraplık mücadelesi sırasında yarım bırakılmıştır.

Anıt mezar ana kayanın kesildiği yerlerden ve yeşil taşlardan anlaşılacağı üzere günümüzde görülen çukurun bulunduğu yerde yükselmekteydi. Anıtı son ayakta görenlerden biri M.S. 12. yüzyılda yaşamış Piskopos Eustathios’tur. Bu anıtını 1500 yıl ayakta kaldığını göstermektedir. Bu tarihten sonra anıtın bir deprem sonucu yıkıldığı sanılmaktadır. 1402’de Saint Jean şövalyeleri Bodrum’a geldiklerinde anıtı yıkık olarak görmüşlerdir. Şövalyeler anıtı taş ocağı olarak kullanmışlar hemen tüm taşlarını sökerek Bodrum Kalesi’ni yapmışlardır. İlk tahribat şövalyeler tarafından 1494’te yapılmıştır. Çukurun en derin yerinde bulunan asıl mezar odası o çağda şövalyeler tarafından bulunamadığı için, yok olmaktan kurtulmuştur. 1522 yılında Saint Jean şövalyeleri kalelerini güçlendirmek istemişler ve çevrede kale yapımında kullanılmak üzere eski yapı taşları aramışlardır. Mausoleion, son tahribata bu tarihlerde uğramıştır. Kalenin güçlendirilmesinde görev alan şövalyelerden de La Touret mezar anıtının tahribini hatırasına yazmıştır. Günümüzde kiremit bir çatı altında kısmen korunmaya çalışılan 12 basamaklı merdiveni nasıl bulduklarını, mezar odasına giden koridorun iki yanındaki heykelleri ve kabartmaları nasıl önce hayranlıkla seyredip sonra da parçaladıklarını anlatmaktadır. Tam mezar odasına girecekleri zaman paydos borusunun çaldığını; asıl odaya girmeden kaleye döndüklerini, ertesi gün geldiklerinde ise mezar odasının açıldığını, her yerde parçalanmış halde kıymetli kumaşlar ve altın ziynet eşyaları gördüklerini yazmıştır.

6-Rodos Heykeli

Antik Çağ’da Rodos Adası’ndaki Rodos şehrinin limanının girişinde bulunan, Yunan Güneş Tanrısı Helios‘un heykelidir.

MÖ 305’te Büyük iskender’in ardılları olan Makedonyalı Antigonitler Rodos‘a saldırmış ve kuşatma 1 yıl sürmüştür. MÖ 304’te barışın sağlanmasıyla Rodoslular, tanrılara şükranlarını sunmak için bir heykel yaptırmak istemişlerdir. Heykeltıraş Lindoslu Haris‘in yaptığı Güneş Tanrısı Helios‘u simgeleyen heykel 32 metre yüksekliğinde ve tunçtan yapılmıştır. Yapımı 12 yıl sürmüş ve MÖ 282 yılında tamamlanmıştır.

Liman girişinde duran heykelin bacaklarının arasından gemilerin geçtiği şeklinde bir söylence vardır ancak o zamanların yapım teknikleri ve malzemeleriyle böyle bir heykelin yapılmasının mümkün olmadığı düşünülmektedir.[kaynak belirtilmeli] Heykel MÖ 225 veya 226’daki bir depremde yıkılmış, birkaç asır yan yatmış halde kalmıştır.

Heykelin şekli yapılan çizimler ve anlatılanlardan yola çıkarak hazırlanmış, Fransız heykeltıraş Frederic Auguste Bartholdi New York‘ta bulunan Özgürlük Heykeli‘ni Rodos Heykeli’den esinlenerek yapmıştır.[1]